Eczacılık nereye gidiyor | Söyleşi
Eczacılık nereye gidiyor? TEKB Başkanı Abdullah Özyiğit ile Eczacılık Mesleği Hakkında..
Hürriyet yazarı Ayşe Arman Eczacılık mesleği hakkında TEKB Başkanı Abdullah Özyiğit ile bir röportaj gerçekleştirmişti. İşte o röportaj:
Köprülerin altından akan sular, bir çok şey gibi, bu gerçeği de değiştirdi. Artık eczaneler de diğer bir çok meslek grubu gibi, sorunların olan yerler. O sorunlardan biri de, bu alana sermayenin girmesi, zincir eczaneler ve tekelleşme gerçeği. Tekelleşmenin önünde durabilecek tek müessese de kooperatifleşme. Abdullah Özyiğit, Türk Eczacılar Birliği Kooperatifi Başkanı. Onunla, eczacıların bugün Türkiye’de yaşadıkları soruların, dertleri konuştuk. 32. Yarım Kalan Hayatlardı, elde edilen 20 bin lira, İzmir’de yaşayan 10 görme engelli gence gitti…
Türk Eczacılar Birliği Kooperatifi Başkanı’sınız. Halinizden memnun musunuz?
– Elbette memnunum. Bu kadar önemli bir topluluğun başkanı olmak herkesin can atacağı bir şey…
Eşiniz de eczacı. İnsanın eşinin de aynı meslekten olması, hayatı kolaylaştıran bir şey mi, zorlaştıran bir şey mi?
– Kolaylaştıran bir şey. Bir kere aynı dili konuşabiliyorsunuz. Yine de, eve iş taşımayı sevmem. Zaten farklı işletmelerde çalışıyoruz. Onun eczanesi ayrı, benimki ayrı…
Eşiniz burada mı şu anda?
– Yok, ben heyecanlanırım diye gelmedi.
Hanginizin eczanesi daha iyi iş yapıyor?
– Tabii ki benim ki!
O burada olmadığı için mi böyle rahat cevap verebiliyorsunuz!
– Yok yok. Eşim çok iddialıdır, dediğini kabul ettirene kadar vazgeçmez. Ama benim eczanem gerçekten daha iyi iş yapıyor.
Siz aslen Trabzonlusunuz ama Mersin’de yaşıyorsunuz. Ne alaka?
– Dünyanın neresine giderseniz gidin, bir Trabzonluya rastlarsınız. Bana dediler ki, “Mersin’deki nüfus yoğunluğumuz az, senin oraya gitmen gerekiyor!” Ben de görev kabul ettim! Bu, işin esprisi tabii. Eşimle okuldan tanışıyoruz. Mezun olunca, ben askere gittim, eşim de Mersin’de eczane açtı. Birlikte bir gelecek kurmaya karar vermişiz ama nerede yaşayacağız? Baktım aileler “Mersin’de yaşayın” diyor, eşim de istekli, “Tamam” dedim. 21 yıldır Mersin’deyiz.
Hala Trabzon aşkınız ağır basıyor mu?
– Tabii ki. O aşk hiç kaybolmadı, Trabzon’la bağımı da kopartmadım. E Trabzonsporluluk da var…
Sıkı Karadenizlisiniz…
– Layık olmaya çalışıyorum.
En sevdiğiniz Karadenizli?
– Sunay Akın ve Şenol Güneş.
Babanızı erken yaşta kaybetmişsiniz. Bu sizi nasıl etkiledi?
– Babam kaybettiğimde 9 yaşındaydım. Ama baba zaten yurtdışındaydı, çok fazla birlikte yaşamadık. Altı aydan fazla birlikte olduğumu hatırlamıyorum. Annem, hem annem hem babam oldu. Üzerimizde çok emeği var. Hep dik durdu, bizi sonuna kadar sahiplendi. Bu da babamın kaybını bir nebze olsun hafifletti.
Eczacı olmaya nasıl ve ne zaman karar verdiniz?
– Üniversite tercihlerimde ilk beş sıra Tıp’tı, sonraki beş sıra eczacılık. Hukuk ve mühendislik onların arkasında. Eczacılık denk düştü. Aslında sistem, bizi seçti. Ama şanslıymışım, çok severek yapıyorum mesleğimi. Mesleğimiz; insan sağlığıyla direkt ilişkili olduğu için insana yaşamına bir katkıda bulunuyorsunuz. Bunun verdiği haz başka bir şeyde yok. Eczacılık gerçekten kıymetli bir meslek.
Eczacılık sektöründe neler değişti?
– Oooooo! Çok şey. Son 20 yılda, bu sektör iyice ticarileşti. Maddiyat ön plana çıktı, prosedürler, bürokrasi arttı. Eczacıların, hastalara danışmanlık yapması gerekirken ne yazık ki bir sürü işlemle boğuşması icap ediyor. Bu son dönemdeki ekonomik gelişmeler, ilaç fiyatları üzerindeki baskı, eczanelerin ayakta durmasını zorlaştırıyor. Yani artık eczane açmak kolay, ayakta durabilmek zor.
Eczacılık yaparken, kooperatif işine girmek nereden esti?
– 70’li yılların sonunda ilaç alımında büyük zorluklar yaşıyorduk. Bir takım yaptırımlarla karşı karşıyaydık. Biz de kendi yapımızı kurmaya karar verdik. O zamanın insanları, sadece teorik konuşmalar yapan değil, elini taşın altına koyan insanlardı. Devrimci bir ruh taşıyorlardı.
Hala var mı o ruh?
– Var tabii ama kuşak farkıydı. O yıllarda insanlar, emeğin yanında yerlerini alırlardı. Şimdi insanlar daha bireyci davranabiliyor. Sistem de buna zorluyor. Kooperatifleşme buna bir karşı duruşun ekonomik örgütleme şekli.
Peki rahmetli eczacı Mehmet Yılmaz’la birlikte, batmakta olan bir kooperatife el atmak akıl karı bir iş miydi?
– 1999’da ecza depoları büyük zorluklar yaşıyordu. Ülke genelinde 450 depo varken bu sayı 15-20’ye indi. Bu dönemde İçel Ecza Kooperatifi de olumsuz etkilenmişti ve biz buna göz yumamazdık. Mücadele ettik. Üç milyon dolar ekside olan yapıyı kurtardık. Şu anda 250 personel üç depoda aylık 25-30 milyar ciroyu gerçekleştiriyor. Bunu başarmış olmak hayatta aldığım en büyük haz.
Sizin kooperatif çalışanlarının maaşlarını zaman zaman cebinizden ödediğiniz olmuş. Doğru mu bu?
– Biz çalışanlarımızla, ortak bir kaderi paylaştık. Kooperatifin gücünün yetemediği yerlerde bizim devreye girmemiz normal, girdik de…
Siz şu anda 2.5 milyon dolarlık bir ciro yönetiyorsunuz. Çok yüksek bir rakam…
– Evet. Ana stratejiyi belirliyoruz. Profesyonel kadrolar hayata geçiriyor. Daha da büyüyecek bu rakam.
Siyaset düşündünüz mü hiç?
– Bir ara teklif geldi ama reddettim.
Neden?
– Hazır değildim, çocuklar çok küçüktü.
Sizin hakkınızda şöyle bir şey duydum: ‘Sinirleri alınmış bir adam, ne yapsanız sinirlenmez!’ Bu nasıl oluyor?
– Sakin bir insanım ben. Olur olmaz şeylere sinirlenmem. Sinirlensem de sonucun değişmeyeceğini bilirim.
Hayatta en nefret ettiğiniz şey nedir?
– Riyakarlık.
Hiç yalan söyler misiniz?
– Yalan söylemeyen insan var mıdır bilmiyorum.
Bu röportajda hiç söylediniz mi?
– Valla, bugün hiç söylemedim.
Dün söylemiş miydiniz?
– Dünü bilmiyorum!
2012 Dünya Kooperatifçiler Yılı. Bu ne anlama geliyor?
– Dünyada sermaye grupları tek hakim haline geldi. Ve sosyal katmanlar arasında büyük uçurumlar oluşmaya başladı. Bunun böyle devam etmesi sosyal patlamalara yol açabilir. Bunu engellemek için tek ekonomik örgütlenme modeli Kooperatif modeli.Birleşmiş Milletler tehlikeli noktayı görerek 2012 yılını “Kooperatifçiler Yılı” olarak ilan etti.
Kooperatif, çözüm müdür?
– İnsanlar bağımsız sermayeleriyle yaşamak istiyorlarsa, bunu kooperatiflerle başarabilirler. Bunun için ortak aklı öne koyup, dayanışarak, birbirlerine güvenerek, kooperatif çatısı altında toplanmalılar. Yoksa hepimiz, sermaye gruplarının emrine gireriz.
Siz yardımseverliğinizle ünlüsünüz. Mesela bir şeyler duydum. Benzin parası olmayan gelip istiyormuş, siz de veriyormuşsunuz. Doğru mu?
– Doğru. İnsanlara yardımcı olmaya çalışırım.
Peki şimdiye kadar iyi niyetinizi suiistimal eden kimse çıkmadı mı?
– Çıktı. Onlardan kurtulmak da kolay olmadı. Her hafta farklı bir senaryoyla tanımadığım kişiler gelmeye başladı.
Mücadeleci, savaşmayı seven bir insan mısınız?
– Evet. Gidilmesi gereken yol varsa, orda yürürüm tabi ki. Mücadele ederim…
Türkiye’nin tıbbi ve aromatik bitki varlığı açısından beşinci sırada olduğunu söylüyorsunuz. Sizce bu potansiyel yeterince değerlendiriliyor mu?
– Maalesef değerlendiremiyor. Bu alanı dönüştürmeyle ilgili görev bizim mesleğimize düşüyor. Bu konuda çeşitli çalışmalarımız var.
Sahte ilaç laflarından kendinizi nasıl koruyorsunuz? Yoksa onlar şehir efsanesi mi?
– Kooperatiften ilaç alan eczacının sahte ilaç diye bir sorunu olmaz. Çünkü kooperatif direk üreticiden ürün tedarik eder. Kooperatif eczanesinden ilaç alan hasta da dolayısıyla güvende olur.
Eczacıların yaşadığı en büyük sorun nedir?
– Finans. İlaç fiyatları sürekli düşüyor…
Siz bu fiyat düşüşüne karşı mısınız?
– Normal fiyatlarda olsa hayır. Ama ciddi bir düşüş var. Yunanistan’da 20 lira olan ilaç, Türkiye’de 7 lira.
Türkiye’de tam 24000 eczane eczacısı var. Doğru mu?
– Evet.
Bu sayı az mı çok mu? Kaç kişiye bir eczane düşmesi gerekirken Türkiye’de bu ne kadar?
– Aslında 3500 standardı var. Avrupa’da en fazla eczane Türkiye’de. Ancak bizim ülkemizde dağılım standart değil. Örneğin İstanbul’da bir eczaneye 1500 kişi düşerken, Kars’ta bu sayı 8000.
Yurtdışına gittiğinizde, orda bir eczaneye girdiğinizde aklınızdan ne geçer?
– Avrupa’da eczanede oturacak yer bulamazsınız. Bu hep dikkatimi çeker. Ülkemizde ise eczanenin en önemli yeri oturma alanıdır. Orada eczacı ile her konuyu paylaşır vatandaş.
7-8000 eczanenin kapanacağından bahsediliyor. Bu doğru mu?
– Ekonomik veriler bunu söylüyor.
Siz Sağlık Bakanı olsanız, neleri değiştirirsiniz…
– Meslek örgütleri ile yol yürürüm. Meslek gruplarına destek olurum. Sağlığın tek hakimi olurum.
Bir taraftan eczaneler kapanıyor bir taraftan da üniversitelerden 1600 eczacılık mezunu insan hayata atılıyor. Onların iş kurma olasılığı yüzde kaç?
– Planlama yapıldıktan sonra her şey mümkün…
İlaç, rekabete açılabilecek bir şey mi?
– Kesinlikle açılamaz.
İngiltere’de, ilaç alabilmek için kavga etmeniz gerekiyor. En basit bir antibiyotiği bile alamıyorsunuz. Bizde neden daha rahat?
– Sistemde olmaması gerek bir açık var. Bu yüzden rahat. Reçetesiz ilaç kesinlikle verilmemeli.
Diploması olmayıp kiralayarak eczane açan insanlar sorun oluyor mu hala?
– Artık eczacılık çok kazandıran bir meslek olmadığı için biraz daha azaldı.
Eczanelerin tekelleşmesi ciddi bir sorun. Buna karşı nasıl çalışmalar yapıyorsunuz?
– Kooperatiflerin varlık sebebi tekelleşmeyi önlemek zater. Zincir eczane modeli, kar odaklı işletmeler olup insan sağlığına zarar verir.
SGK’lıyız, eczaneye gidiyoruz. Doktorun yazdığı ilaçları alacağız. Sistem kilitlenmiş. Sizce altyapı hazır mı bu sisteme? Siz de şikayetçi misiniz?
– Tabi ki şikayetçiyiz, hem de çok. Abuk sabuk sistem sorunlarıyla uğraşmaktan hastaya danışmanlık hizmetini veremiyoruz.
Muayene ücretlerinin eczanelerden tahsil edilmesi konusunda ne düşünüyorsunuz?
– SGK, eczaneleri tahsildar olarak kullanıyor. Eczacı olarak bizim işimiz bu olmamalı.